"This is where the one who knows, meets the one who doesn't care..."

11 Haziran 2008 Çarşamba

Sakınımlı Otokritik


"Bizim yanlışlarımızın sonuçları yalnız bizi ilgilendirir olarak kaldıkça öz eleştirimiz güzel karşılanabilir."- M. C. Anday.

nefret ettim kendimden; ettirilmedim, ettim... eğri oturuyordum, artık doğru konuşmalıyım. şapkamı önüme koymalı, herkesten evvel kendimi yargılamalı ve artık asmalıyım. ilmeği boynuma geçirebilmeliyim artık; özgür irademle kör ettiğim gözlerimi gerçeklere açmalı, her şeye rağmen sevmeye devam eden yüreğimin dizginlerini iyice sıkılaştırmalıyım. 'boktan dünya', 'bencil insanlar' nutukları çekmeyeceğim bu kez. bu kez kendimin keskin kılıcı olacağım, sevmekle başlattığım her şeyi kaldırıp denize atacağım, deniz ki benim aynamdır; ilk iş tüm yanlışlarımı ona anlatacağım. yüreğimdeki yıkıntıları süpüreceğim, sebep olanları bir kalemde sileceğim ve denk gelirsem şayet, bu kez müstehak olanlara tek tek hadlerini bildireceğim. arada kalmışlığımla barışacağım artık; yalandan değil, tüm yalınlığımla kendime döneceğim. temizlik vakti geldi çattı; yeni mevsime ferah bir yürekle gireceğim.

idare etmek başlıca suçlarımdan biriydi; ilk önce bundan vazgeçeceğim. sabırla katlandım, bana yapılmasını istemediğimi başkalarına yapmadım. herkesi kendi haline bıraktım, karşılığında riyakarlıkla karşılaştım. öyleyse artık hoşgörü rafa kaldırılmalı. öykündüm, yaltaklandım, söylenmesi gerekenleri, söylenmesi gerektiği anda ağzımdan çıkarmayı göze alamadım. beni kıran duyduklarım ve gördüklerimi yok saydım; korkaktım.

korkaklığımın sebepleri vardı, ancak bu sebepler haklı mıydı, ki nihayetinde vicdanımı rahat bırakmadı.

acımı sırtımda gezdirmeyeceğim dedim, kendi sorunlarım içimde yumak halde çözmemi beklerken, başkalarından medet ummayacağım dedim. ummadım da aslında, yalnızca bir parça destek bekledim; beklentinin ne pis şey olduğunu bir kez daha tecrübe ettim. işi bilen, işe gitmeyen hesabı, içten içe her şeyi bildim de yine de yanlışlara eyvallah diyerek bıraktım akışına her şeyi. açıkçası gücüm yoktu. gücümün olmayışının sebepleri vardı, bu sebepler korkaklığımınkilerin aksine haklılardı.

tüm bunlara gerek vardı veyahut yoktu; şimdi bunlarla kafa yoramayacak kadar halsizim. tarihimin tekerrürünü önlemek amacıyla yöntem değiştirmiştim. ancak elde, arada karbon kağıdı kullanılmışçasına aynı duygular kaldı. öyleyse hatamı yanlış yerde aramışım. bu sonuçları doğuranın, yanlış yöntem olduğunu sanmışım. ilişki oyunlarından oldum olası haz etmedim. sınırları çizmek adına itişip durmaktan da yılmıştım. kendiliğindenliğin güzelliğine oldum olası hayrandım. hem yaralıydım, sevilmek ihtiyacındaydım. kendi adıma diğerlerinin yaralarına her zaman duyarlıydım. sanırım duyarlılığı da abarttım; kendimi bir parça rahibe teresa olarak duyumsadım. işe yaradığımı görme ihtiyacındaydım; kendiminkilerin önünde başkalarının ihtiyaçlarının giderilmesini öncelik saydım. böylelikle özsaygımdan gittikçe uzaklaştım, zira sanırım destek olmakla kul/köle olmayı karıştırdım. böylelikle egosu doymak bilmez küçük tanrılar, cüreti sınır tanımaz sahte efendiler yarattım. olacakları öngöremeden, hayatımın totaliter bir düzene girmesine sesimi çıkarmadım.

"ilk gereksinimler ya da hiç değilse en çok duyarlılık gereksinimi, iyilikçi bir yüreğin yaptıklarıdır. gereksinim duyulduğu sürece hangi insan yararsızdır?" - J.-J. Rousseau

yanlıştan dönüldüğü andan itibaren kara geçilmeye başlanır mı, açıkçası pek emin değilim. yine sürükleyebilirim diye ürkmekteyim. o yüzden ya kaldırıp atmalıyım ya da taşa dönmeliyim.

kendimi unutmaya çalışıyordum sanırım, yalnızca başkalarını düşünerek. süngüm düşüktü, kendimi koruyamadım. alıp gittiklerinin hesabını tutmadım; ancak doldurmaya çalıştığımdan çok daha büyük bi boşluk var şimdi içimde. dolaylı yoldan kendi kendimin canını yaktım. başkalarına sığınarak günleri kurtarmaya, başkalarına olanlarla uğraşmak suretiyle kendime olanları unutmaya çalışarak en büyük hatayı yaptım. hatalarımın sonuçları artık bahaneler uyduralamayacak, görmezden gelinemeyecek hale geldi madem, öyleyse şimdi kendimi asmalıyım; kendi infazımdan yeni bir ben doğurtmalıyım. hatalarımı tespit ettim. yolum çekilecek gibi değil, infazıma karar verdim. ancak tüm bunlardan evvel yeni doğacak beni nasıl yaşatacağımı belirlemeliyim.

"Aynı durumda iki kez yanılan, birincisinde yanılmamıştır."

- j.-j. Rousseau

bu artık bir benlik savaşı; kendimi kendime bir şekilde ispat etmeliyim. şayet yaşamak öğrenilebilen bir şeyse, deneye yanıla bana en uygun olanı keşfetmeliyim...