"This is where the one who knows, meets the one who doesn't care..."

28 Nisan 2008 Pazartesi

Zamansız...

kalbinin yerini biliyor olsaydı;
söyleyebilir miydi,
ben zaten hiçbir şey istememişken,
hiçbir şey veremeyeceğini.
‘an’ ın içinde var olabiliyor olsaydı;
tüm benliğiyle gerçekten,
-ki zordur aynı anda buluşturmak gönül ve aklı-
her şeyi tam,
hiçbir şeyi eksikli
o güzelim anları yine böyle yok sayabilir miydi.
sevmeyi istemekten bahsediyor;
sevmeyi bile kendine istiyor.
oysa sevmek;
istememek değil miydi,
sevilenden hiçbir şeyi.
benden zorla eksilttikleriyle,
kendini yalandan arttırırken
bir kez olsun düşünmüyor.
böylece aynaya her bakışında,
-ona göre nedensiz-
gözyaşları kendiliklerinden akıyor.
anlayacağı;
dünyayı yakmadan,
sağduyu, sükunet, sabır ve özveriyle
büyütüldüğünü sevginin
ve göreceği;
yanan dünyaların içinde
küle döndüğünü sevgililerin,
o on fırın ekmeklik hayat dilimlerinden birinde,
çok ileride;
beni hiç
kendini hep sanırken,
aniden,

ona çok erken olduğum,
benim için çok geç kaldığı
gün gibi aşikar olduğunda;
buluşmuş demektir gönlü ve aklı.
o zaman da geriye,
elde;
sadece tüketilmiş zamanlar kaldı.
imkansızlığına hayıflanırken o,
birleştirmenin,
yitirilen tüm o güzelim anları ve 'şimdiki aklı';
zamanın dilimlerinden o an olanında,
bir başka vücutta
karşısına çıkacağım.
ve korkarım;
geleceğin o aynı anında,
bir başka vücutta,
bir başka o ile karşı karşıya,
bir başka geçin,
yine erkeni olacağım…

25 Nisan 2008 Cuma

Fallen Angel...

Cennetten kovulmadım, yalnızca kanatlarım kırılarak düşürüldüm. Kıranlar umurumda değiller, hatta orada kaldıkları için memnunum, zira düşeceğimi sandıkları yer benim cehennemim değil; tıpkı yaşamış olduğum, kanatlarımı kırıp beni aşağıya ittikleri o yerin cennetim olmadığı gibi. Her aydınlığı cennet sanmamalı, aydınlık suni de olabilir. Bir zamanlar etrafımı saran o güzel ışığın mutluluk, rahatlık, güven ve huzur olduğunu sandığım o yer bana sağlanmış, ama bana ait olmayan cennetti. Işıkları kapatan, kanatlarımı kıran ve beni aşağıya atan tanrım olduğunu sanmaktaydıysa da cennetimi içimde gördüğüm o an, aynı zamanda onun kendi hükümsüzlüğünü gördüğü an oldu. Düşmekte olsam da yüzümden alaycı gülümseyişimin kaybolmayışı bundandır. Beni aşağıya atarak tek başlarına sahip olacaklarını sandıkları cennet, asıl onların has cehennemleridir. Hoşgörüsüz, paylaşımsız, sevgisiz ve de meleksiz cennet nerede duyulmuş? Fesatlıklarının açlığıyla işte bunu kestiremediler. Beni aşağıya attıkları o an, cennetlerini kaybettiler.

Sırtüstü düşmekteyim yüzümde alaycı gülümsememle. Yukarıdan panik içinde eğilip bana baktıkları her an, kırık da olsalar iki omzumu sımsıkı kavramış beni koruyan kanatlarımı aralayıp onlara nanik yapıyorum. Eninde sonunda yere çakılacağımı biliyor ve o anı metanetle bekliyorum, çünkü içimdeki cennete güveniyorum. Kimse benim tanrım değil, kimseyi tanrım yapacak da değilim. Beni düşerken görenler: sakın bana ilişmeyin! Benim tanrım, benim inancım, benim cennetim de içimde. Yargıya, yaptırıma, yardıma, eleştiriye, tavsiyeye ihtiyacım yok, çünkü bu benim düşüşüm. Sanmayın ki tüm yaşatıldıklarımdan sonra vicdanımın sesiyle muhabbetimi kestim. İşitme duyumun, sezgi gücümün, algı kapasitemin, kavrama kabiliyetimin, öngörü yeteneğimin geniş sınırlarından bihaber olanlar: konuştuklarınızı işittim, planlarınızı bildim, düşündüklerinizi sezdim, hissettiklerinizi anladım. Bilişimden ötürü oldum olası benden korktunuz, bundandır ki yüzüme hep güldünüz, iki düşünüp bir söylerken yeri geldiğinde sustunuz ve işte hep bu yüzden arkamdan konuştunuz. Tüm bu maskelerinizin altındakileri bir bakışımla gördüm, daha ilk sesinizi duyuşumda kestirdim dudaklarınızdan neyin, ne kadar ve nereye kadar dökülebileceğini. Duymasam da bildim, görmesem de sezdim dedim ya; işte bu yüzden yaltaklananlarınız da oldu bana, ar etmeyip önümde diz çökerek af dileyenleriniz de. Ama işin aslını söyleyeyim mi size; hepinizin ne mal olduğunu bu dünyaya gözlerimi ilk açtığım anda ben zaten biliyordum. Ancak tüm bu sırlarınızdan haberdar oluşumdan artık korkmayınız ve sanmayınız ki günün birinde ansızın karşınıza çıkıp hesap soracağım. Adaletim vicdanım, vicdanım ise tanrımdır. Ben topunuzu ona havale ettim. Benim tanrım ise hepinizi affetti. Benim onun kararlarına güvenim sonsuzdur. Eden, bulur; işte ben buna inandım. Beni bir kez tanıdınız ya, istemeseniz ve görmeseniz de artık ömür boyu rüyalarınızdayım.

Şimdi ben düşmekteyim ve parçalara ayrılacağım anı dört gözle bekleyenlerin, bağırırsam yardımıma koşup sahte kahramanım olabilmek için ellerini ovuşturarak fırsat kollayanların arasından sessizce kayıyorum dibe doğru, onlara da nanik yapmayı ihmal etmeden. Eminim beni küstah buluyorsunuzdur, halbuki ben düşüncelerinizle zerre kadar ilgilenmiyorum.

Yere çakıldığımda elbette parçalara ayrılacağım, ancak ne kötürüm kalacağım, ne de yok olacağım. Cennet: hepsi tertemiz de olsalar ne kalbimdeki duygularla yarattığım ne aklımdaki düşüncelerle oluşturduğum bir yerdir. Cennet: benim ruhumdur. Ruhumun cennet oluşu ise onun özgürlüğündendir. Bedenimi parçalasanız da varlığımı yok edemeyecek olmanız; ruhumu asla kapana kıstıramayacak oluşunuzdandır. Sizin olduğunuz yer benim cehennemim, benim olduğum yer ise sizin cennetinize açılan kapıdır. Bunu göremediniz. Benim kim ya da ne oluşuma asla bakmadığınız gibi kendi içinize de hiçbir şey için hiçbir zaman bakmadınız. Başkalarının suni aydınlıklarını bile cennet sayarak hasetle kıvranışınız ve kendinizinkileri kaçırışınız; kem gözlerinizin hep başkalarında olmasındandır.

Beni yok edebilmek için kanatlarımı kırmanın yeterli olacağını mı sanmıştınız? Canımı bile acıtamadınız. İnsanlığı tanrıların zulmünden kurtarmak için ateşi çalan Prometheus’ u bilir misiniz? Zeus aklınca onu cezalandırdı, ama her gece kartal tarafından ciğeri sökülüp parçalanmasına rağmen Prometheus hayatta kaldı. “ Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur.” dedi, her gün ciğerinin tekrar tekrar sökülüşü umurunda bile değildi. İnsanlığa, özgürlüğe giden yolu o böyle öğretti. Benim düşüşümle cehenneminizin kapıları üzerinize kilitlendi. Bir tahtınız bile yok, yalnızca cehenneminiz var. Ben ise özgürüm ve özgür olduğum her yer benim cennetimdir. Parçalarımın bir araya gelişiyle kanatlarımı sarabildiğim zaman, sevdiğim ve bildiğim tüm diğer cennetlerini içlerinde taşıyan özgür ruhlarla birlikte uçsuz bucaksız göğe yükseleceğiz. Zeus ve Pandora’ yı tanrıları sayanlar: sizleri de bir gün aramızda görmek isteriz………