"This is where the one who knows, meets the one who doesn't care..."

18 Şubat 2010 Perşembe

Gel!(mey)ene Değin

şarap içtim.

şarap içtiğimde bana ne olduğunu bir ben biliyorum;

siz bilmeyin.

uzak, yakın, kısa, uzun, boş, dolu...

sıfatlardan nefret etmekteyim.

ve hayır, yine "nefret ederim!" döneminde değilim.

bundan size ne? evt.

ama bana ne değil.

ben dışımdan okuyarak öğrenirim.

şimdi içimi dışımdan okuyarak öğrenmeye başlıyorum.

öğretmenim sağlam değil.

dersim oldukça ilgi çekici.

dışımdan okudukça uzaktan bana gülümseyen bilincimi görüyorum.

gözlerim ışıldıyor.

aferin alınca heveslenen bir öğrenciyim.

ne kötü mü? hala?

yok, artık bunların hepsi benim.

gurur duyulacak şey değil.

dışarıdan "ben yaptım!" evt.

ama içerimde ağzıma düşen armut

ve onu sindiren işkembe sistemim

dir bunu kendiliğinden yapan.

öğretmen benim,

öğrenci benim,

bilinç ben.

korktuğumdan değil bu kez,

dersi öğreneceğimi açıkça gördüğümden.

bunu söyledi bana,

evren söyledi;

-ilkokulda yan sınıftaki esmer yeşil gözlü kepçe kulaklı olan değil-

yazılara dökerek bir kitaba.

kitabı içtim,

şimdi şaşkın değilim.

bekliyorum,

beklemenin yakıcı olamayacağı kadar serin bir yerde.

belki bir ölüm iyiliği üzerimde,

yaklaşmış olan ise:

son;

bu kez yanılsamalarımın gölgesinden bağımsız.

güneş ışınlarının vuruşuyla renkleri parıldayan:

SEN?!?!

sevmekten çok uzakta,

sevmemekten zorla,

avuçlarımın arasında yavru kuşça tuttuğum.

o benim işte,

bilmediğin;

sana oluyorum...

Hiç yorum yok: